Bugünkü
yazımda Mustafa Kutlu'nun eseri olan “Nur” hakkında bilgi vermek istiyorum.
Mustafa Kutlu bu eserinde arayış içinde olan bir genç kızı ve ona kendisini
bulmasına yardımcı olmaya bir genç delikanlıyı anlatıyor.Mustafa Kutlu'nun bu eserinin
ana kahramanları Nur ve Sinan’dır.
Bir
hakikat yolculuğu olarak tanımlanabilecek bu hikayede , genç bir mimar olan
Nur’un iç sıkıntılarına çare bulmak için çaldığı kapılar ve yol üstünde tanıştığı insanlar anlatılıyor. Ana kahramanın etrafında yer alan her bir
kişiyi, yazar bir ressam gibi gözümüzün
önünde canlandırıyor. Örneğin; Genç, heyecanlı ve inançlı bir mimar olan Sinan, Sinan'ın babası Kadırgalı hamal Ali, Sinan'ın hapishanede yatan ağabeyi delikanlı Demirci
Cemil, Sinan'ın hasta olan kız kardeşi Çiçek, Çiçek’in sevdiği Doktor Cüneyt,
Nur’un babası İskender Bey, Nur’un yurt dışında yaşayan annesi vs. diğer şahıslar birçok kişi bu hikayede yer
alıp bize insanlık; yani insanoğlunun türlü hallerini anlatıyor.
Mustafa
Kutlu, günümüz insanının değişmeyen “boşluk” problemini bir kişiyi merkeze
alarak anlatıyor. Bu eserin ana kahramanı olan Nur içindeki manevi boşluğu
doldurmak için arayışa girer. Her yeri dolaşarak bu boşluğu gidermeye çalışır.
Bunu bir gün rüyasında duyduğu :” Yaşamak için yaşatmak gerekir.” sözüyle
yerine getirir. Yani uyandığında böbreğinin bir tekini Çiçek'e vermeye karar
verir. Böbreği verdikten sonra ölür. Rüyasındaki gibi ebedi alemde yaşamak için
yaşatır ve böylece bir nur olup gökyüzüne gider.